İstanbulspor maçının ardından Galatasaray’ın yıldızını eleştirdi! ‘Yürüyerek maçı tamamladı, böyle olmaz’
UEFA Şampiyonlar Ligi’nde play-off aşaması nedeniyle ertelenen İstanbulspor – Galatasaray maçı dün oynandı. Sarı-kırmızılıların 1-0’lık üstünlüğüyle sona eren karşılaşmanın ardından spor yazarları değerlendirmelerde bulundu.
Duayen isim, Galatasaray’ın galibiyetine rağmen tecrübeli futbolcunun performansını eleştirdi. ‘Yürüyerek maçı tamamladı, böyle olmaz” ifadelerini kullanan usta kalem, Tete’nin performansını da etkisiz buldu.
İşte İstanbulspor – Galatasaray maçının ardından yapılan değerlendirmeler…
BİR MAÇTAN ÇOK DAHA FAZLASI / BURCU KAPU
İstanbulspor-Galatasaray arasında oynanan erteleme maçı hakkında oyunu, artılarını, eksilerini yazmak niyetiyle ekranın başına geçtim. Ne de olsa Galatasaray’ın yeni oyuncularının süre alacağı her dakikayı yakından izlemek, oyun planındaki rollerini anlamak istiyoruz. Bir hafta sonra sarı kırmızılıların oynayacağı Manchester United maçı için ön görüler oluşturmaya çalışıyoruz. Diğer yandan Fatih Tekke’nin ayrılığından sonra İstanbulspor’un bu sezon ligde nereye tutunacağını gözlemlemek istiyoruz. Ama maçta öyle tuhaf, öyle saçma şeyler oldu ki; dün akşama dair hatıralarda kalacak şey, tasarruflu skor, oyun veya stratejiler olmayacak.
Karşılaşma Galatasaray’ın kaçırdığı pozisyonlarla başladı. Sarı kırmızılılar eveleyip gevelemeden skoru almak istiyordu. İstanbulspor merkezini her seferinde kolayca geçip yine son vuruşlarda, son pas tercihlerinde sıkıntı yaşadılar. Ama dedim ya oyunu bırakalım bir yana asıl tartışma konusuna gelelim: Icardi’nin kazandığı penaltı ve topun başına geçen Kerem ile yaptıkları.
Açıkçası ilk izlediğim an içimden geçen “Deli mi bunlar ne yapıyor?” oldu. Birkaç dakika sonra yavaş yavaş o düşünce yerini, “Yalnız büyük cesaret” duygusuna bıraktı. Aklıma Picasso ile ilgili bir kitap geldi, adı Deli ve Dahi. Standartın üzerinde yeteneğe, zekaya ve yaratıcılığa sahip herkes zaman zaman bu deli ve dahi sınırının arasında gezinmiştir. Risk almak, cesaret etmek, farklı görmek, farklı düşünmek, biraz da bunlar o insanları bizlerden ayrıştırıyor. Futbolun kendi içinde ahlaki değerleri vardır, doğru. Rakibi küçümsememe veya 0-0 iken takım oyununu düşünüp risk almamak gibi. Ama bu bahsettiğimiz “özel” insanlar zaten kurallara, standartlara uymadıkları için de biraz özel değiller midir? Bu penaltı konusu kafamda tam bir felsefe çıkmazı gibi oldu, ama yazıyı tamamlarken o penaltı vuruşu için eleştirmek yerine, riski alma cesaretini gösterdikleri için saygı duydum. Sizlerin de fikirlerini çok merak ediyorum, keşke yazsanız çok sevinirim.
Maçın önüne geçen diğer konuya gelince, karşılaşmayı 20.dakikadan sonra izlemeye başlayanlar Torreira acaba saçlarını yeşile mi boyadı diye düşünmüş olabilir. Hayır, o renk bizatihi çimlerin üzerindeki kimyasal boyar maddeden geliyordu. Memlekette pazarcı elmayı parlak görünsün diye boyar, market son kullama tarihi geçmiş çikolatayı çoluğa çocuğa indirimde diye satarsa, stat sorumluları da zeminler çok eleştiriliyor, durun maçtan önce boyayalım da güzel gözüksün deyip böyle komik duruma düşer. Sosyal medyada binbir filtreyle kendini bambaşka biri olarak gösterip, ilk buluşmaya gelen aşıkların ortaya çıkan foyası gibi, Olimpiyat Stadı’nın da foyası dün ortaya çıktı. Oyuncuların her yerinin yeşile boyanmasına sebep olan nasıl bir kimyasal, sağlığa bir zararı var mı sorusunu da biz değil, eğer oyuncularının sağlığını düşünüyorsa kulüpler sorsun.
Son olarak her fırsatta konuşup gündeme getirmemiz gereken bir konu var, bilet fiyatları. Özellikle de deplasman taraftarı için. Dün akşam işten çıkıp Galatasaray maçını izlemeye Olimpiyat Stadı’na gitmeye niyetlenen taraftarlar bilete 905 TL ödemek zorunda kaldı. Sayın TFF Başkanı geldiğinden beri iyi niyetle futbolun çizilen imajındaki her konuyu hassasiyetle ele alıp düzeltmek istiyor. Kimi girişimler çok başarılı, kimileri ise lüzumsuz, zamansız. Ama ülke futbolunda çıtayı yükseltmek için bir çok adım atıldığı kesin. Benim de naçizane iki önerim olacak. Futbol iyi futbolcularla güzel, iyi sahalarda, zeminlerde güzel. Ama futbol en çok taraftarla güzel. Derbilerde deplasman tribününü kapatıp bilet fiyatlarını kontrol altına almadıktan sonra hangi projeyi, hangi marşı, sloganı yaparsanız yapın eksik kalacak. Çünkü mevcut durumda ortada tek bir proje var gibi gözüküyor, o da taraftarsız stat projesi.
RAKİBİNİ KÜÇÜMSEME LÜKSÜN YOK / OSMAN ŞENHER
Süper Lig’de ‘rakibim küçük takım, ben antrenmandaki gibi oynasam da üç puanı alırım’ düşüncesinde olursan canın çok yanar. Evet dün gece Galatasaray’ın iki topu direkten döndü, kaçan penaltısı var. Çok rahat kazanabileceği maçta sıkıntı çekti. Bunun da tek sebebi, rakibi küçümsediler. Oyunun temposunu artırmadılar. Son paslarda topu hep rakibe verdiler. Yıldızlar topluluğu dediğimiz bu sarı-kırmızılı takım bir tane final pası yapamadı.
Tete çok etkisizdi. Orta sahada Kerem Demirbay’ın bir topu direkten dönmesine rağmen o da maça ağırlığını koyamadı. Angelino neredeyse yürüyerek maçı tamamladı. Böyle olmaz. Samimi söylüyorum; ummadığın anda bir takım canını yakabilir. Sadece Sacha Boey’in olağanüstü gayretiyle bir maç kazanır, iki maç kazanırsın, üçüncüde taraftarını üzersin.
Penaltı atışının kullanılış biçimine eminim herkes büyük eleştiri getirecek. Bakın… Barcelona’da Messi, Suarez, Paris Saint Germain’de Neymar beyaz noktadan paslaşarak vuruş yaptılar ve bunlar gol oldu. Ertesi gün de medyaya ‘penaltı şov’ diye yansıdı. Dün gece Icardi ile Kerem’in aynı şekilde paslaşarak penaltıyı kullanmaları şova dönüşebilirdi. Kaleci yatmıştı. Icardi topu filelere gönderebilseydi, biz de ‘futbol şov’ diye uzun süre bu penaltı atışını konuşacaktık. Burada rakibi küçümseme filan yok. Olayı başka yerlere çekmemek gerek. Sahada iyi anlaşan Icardi ve Kerem Aktürkoğlu böyle bir şov yapmak istediler ama şanssızlık gol olmadı. Gol olmayınca da eleştirenlere söz hakkı doğdu. Takımın o esnada berabere, iyi de futbol oynayamıyorsun, o zaman penaltı atarken niye şov yapıyorsun diye herkes konuşabilir. Evet daha sonra Kerem topu taşıdı, Icardi’ye pas verdi, zor pozisyonda olmasına rağmen Arjantinli forvet de topa çok iyi vurararak takımının golünü attı. Hem de çok zor pozisyonda. Kendisini böylece affettirdi. Bu tür şeylere fazla takılmamak lazım. Bırakın futbolun içinde böyle şovlar da olsun.
Lig fikstürü sıkıştı. Cim Bom üç günde bir maça çıkıyor. Bir de Şampiyonlar Ligi’nde çok zor takımlarla mücadele ediyor. İyi futbol, kötü futbol… Önemli olan üç puanı alıyor mu, alıyor. Söyleyecek bir şey yok. Nasıl İsmail Kartal çok başarılıysa, Okan Buruk da çok başarılı. Hem de takımı Avrupa’nın bir numaralı kupasında devlerle karşılaşıyor. Oynanan futbolu bir yere kadar eleştirebiliriz. Takım galip geliyorsa da demek ki futbolcular da, hoca da vazifesini yapıyordur. Üst üste oynanan şu maçlar bitsin, hazır olmayan futbolcular güçlerini kazanıp hazır duruma gelsinler, herhalde Okan Buruk da geçen sezon olduğu gibi takımına keyif veren bir futbol oynatacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.